mimarlık ve seks ??

Takip edip okumaktan,iş ilanlarını güncellemekten son derece keyif aldığımız kutsal sitemiz ARKİTERA'da bir yazı okudum ve noktasına virgülüne dokunmadan iletiyorum.Ne desem bilemedim bu sefer yorum sizin :)


Bembeyaz teninden omuzlarına akan saçları siyah straplez elbisesine rengini sıçratıyor, peyzajın yansımasıyla yeşil gözleri her zamankinden daha derin bakıyordu. Mimar seksiliği diye bir şey vardı ve çıplaklıkla ilgisi yoktu.
Biz mimarlar mesai uzatmaya kolay katlanır, zaman zaman bununla övünürdük bile. Mimarlık fedakarlıktı. Meslek değil, bir hayat biçimiydi. Biçim lafını duyunca zaten gözümüz başımız oynuyor, egomuz tavan yapıyordu. Kötü çalışma koşullarını bu yüzden kolay kabulleniyorduk. Klas insanlardık ama yaşadığımız koşulları düşününce, boşuna biz mimarlar için "bin liralık elitler" demiyorlardı.
Başka meslekten arkadaşlarımız cumartesi günü Caddebostan sahilini katederken biz o katlara, kotları yazanlardık. Haftada 45 saat çalıştığın bir hayat mı? Saçmalamayın. Sizler mimarsınız, yarı tanrı sayılırsınız. Başka meslekten arkadaşlarımız cuma geceleri günahlar içerisinde kulaç atarken, bizler ofislerimizde "yaratma sürecimiz"le övünç duyardık.
Bir de diğer meslekten arkadaşlarımız ağlanırlardı ya, pazartesi sendromu diye. Biz sizin geçtiğiniz yollardan geri dönmüştük beyler. Pazartesi sendromunu pazar günleri de çalışmak suretiyle aştık.
Peki seks bunun neresinde?.. O konuya birazdan geleceğim.
Doğru ya, eteğin kalçasında olmasına gerek yoktu. Pileli olduğunda esecek rüzgarın beklentisiyle kalanını zihnimizde modelleyebiliyorduk. Mimardık ve 3 boyutlu düşünüyorduk.
Ben şanslı bir çalışandım, patronlarım özel insanlardı. Ama istisnalar kaideyi bozmaz, sektörün durumu belliydi. Sigortaların genelde asgariden gözükmesi de çoğumuzun sol tandanslı düşünce yapısından olmalıydı. Devlet nezlinde eşit koşullarda hayat sürdüğümüzü göstermek istiyor olmalıydık.
Yahu elalem aybaşında bankadan maaşlarını çekerdi, biz mimarlar maaşı zarftan çıkarıp bankaya yatırırdık.
Patron...
Ofisini seviyorsun, sigortalıyorsun.
Bilgisayarlarını seviyorsun, sigortalıyorsun.
Beni sevmeni beklemiyorum da, zorundasın yahu. Sigortamı maaşımdan yatıracaksın.
Oysa tesisatçı dediğin adam şantiyenin bel kemiği...
- Metin Usta?
- Merhaba Sedat abi.
- Yarın Moda'ya gel rica edeceğim, bir şantiyeye başlıyoruz.
- Yarın gelemem abi. Pazarları çalışmıyorum.
- Bir uğra yahu saat 2'de. Sonra ne yapıyorsan yap.
- Pazarları çalışmıyorum Sedat abi.
Biz mimarlar çalıştık...
Peki ya seks?.. O konuya birazdan geleceğim.
Güzel olan topuklu ayakkabının kendisi değil, topuklu ayakkabının verdiği dirilikti. Kalçasının duruşu değişiyor, oturduğunda dizininin seviyesi yükseliyordu.
Ama maaşların gününde yatmasının tartışma konusu olmasını bile kabullenemiyorum.
Patronum; tahsilat sıkıntısı çektiğinde gönül rahatlığıyla maaşları erteliyorsun, ödemeni erken aldığında peşin peşin dağıtıyor musun? Ben neden çalışan bir mimarım ve neden senden daha az kazanıyorum biliyor musun? O stresi çekmemek için...
Tüm mimarlık çalışanlarının hakkını doğru araması gerekiyor. Bazı ofisler karşılıksız mesailerle veya yemek parasını vermediği stajyer ordusuyla piyasa fiyatlarını aşağı çekmemeli, sağlıklı bir rekabet oluşturmalıydı...
Bunun tek yolu da mimarların taleplerini güçlü bir şekilde, hep birlikte dile getirmesinden geçiyordu.
Peki ya seks?
Seks meks yok size. Önce hakkınızı aramayı öğrenin.

http://www.arkitera.com/kose-yazisi/37/mimarlik-ve-seks

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

konuk yazarın tayt belası,

Turuncu Maddeler

Kuduruk Ürtiker